SİYASAL İLETİŞİM VE GÖRÜNENİN YORUMLANMASI

Siyasal iletişim görünenin betimlenmesidir. Görünenin betimlenmesi karmaşık, derinlikli ve metaforik olmak zorunda değildir. ‘Olması Gereken’, görünenin düşmanıdır. Uzak ve ulaşılmaz olandan kitleler nefret eder. Bu cümleden kitleler umutlardan beslenir sonucu çıkarılabilir, tersi doğru değildir. Umut burada gündelik hayatın düzenlenmesine katkı sağlayandır. Siyasal iletişim hemen ve şimdinin dile getirilmesidir. Bunu başarabilenlere tarih ‘lider’ diyor. Geriye kalanlar ise en iyi ihtimalle konuşmacılardır. Konuşmacıları tarih değil kitaplar yazar; yani tarih yazan liderlerin kitaplarında geçen konuşmacılar.  Konuşmacı retorik ustasıdır, hatiptir. Hatip söylemini episteme ile destekleme ihtiyacı duyandır. Liderde retorik ustasıdır fakat söylemini epistemeye dayandırmak zorunda değildir. (Demirel için söylenen ünlü bir hikaye vardır; halk meydanlarda çılgınca alkışlar saatlerce fakat miting bitip ahali kahveye döndüğünde birbirine sorar; güzel konuştu ama ne dediydi? Birbirlerinin yüzüne bakıp boş boş evlerine dönerler. Akılda kalan sadece liderin partisine oy verecekleridir.) Liderin doğal hitabet gücü karşısında konuşmacının argümanları ‘bilimsel’ çözümlemelerdir.

 

Nedensellik ilkesi ne kadar uzakta olursa siyasal söylemde siyasi kampanyaların etkisi ve gücü o kadar artar. Nedensellik yıkıcıdır, acı verir. Acı hem bedensel hem de zihinsel olarak kaçınılması gereken bir durumdur. Zihin bunu algıladığında tutum değişikliğine gider ve kendini korumaya alır. Buna ilişkin geçmiş deneyimlerini ya yok sayar yada siler, sanki hiç yok muş gibi. Çözümlemecilerin toplumsal belleğin zayıflıklarından söz etmesi, unutkanlığı bir milletin genel karakteri saymaları da bundandır. Bu olgu ‘demokratik’ tüm toplumlarda tartışıla gelen bir saptamadır. Liderlerin istekleri peşinde koşan kitlelerin, manik durumları çözümleme açısından karmaşık bir durum oluştursa da bu anlaşılamaz karanlık noktaların kitleleri anlama açısından zengin bir araştırma alanı yaratmıştır son yüz elli yıldır. Almanların hala Hitler Dönemi Almanya’sı üstüne hala araştırma yapmaları siyasal iletişimin karanlık noktalarını araştırma heyecanından gelmektedir.

 

Siyasal iletişimde temel mantık mesajın tekrarıdır. Tekrar ne kadar güçlü ve etkili kullanılırsa düz değiştirmecelerle hedef kitle o kadar güçlü algılar. Sosyal psikolojide ki pekiştireç etkisi burada kendine yer edinir. Mesajın açık uçlu ve yorumlanabilir çoğaltımı kitleler üzerinde etkisini artırabileceği gibi kitleleri de bir arada tutar. Benzeşik düşünceler ve yorumlarla kenetlenen kitlelerin yönelimi ve yönetimi etkin mesajlarla hareket eden homojen gruplara dönüşür. Burada kavramsal olarak Platon’dan çözümleme yapmak konuya biraz daha açıklık getirecektir. Felsefi olarak ‘episteme’ gündelik dilde kullanılan bilgi türünden farklıdır.

 

Platon, bilgi sorununu çözümlerken iki tür bilgiden söz eder: Birincisi doksa (Doxa) (sanı), yani yanlış ya da yanılsamalı bilgi, ki bunlar sanılardır ve kesin olmayan bilgidir. İkincisi ise Episteme, yani doğru bilgi. Buna göre, doksa, duyu organlarıyla algılanan dünyadır; episteme ise dünyanın akılla kavranmasıdır. Platon Devlet adlı ünlü kitabında ‘bölünmüş çizgi’ betimlemesiyle bir çizelge tasvir eder. Ortadan ikiye eşit parçaya bölünmüş bir çizgi varsayımı ile; parçalardan birine ‘görünen dünya’ diğerine ‘idealar dünyası’ der. Sonra bu eşit iki parçayı da her birinin ortasından iki eşit parçaya böler. Ortaya çıkan bu dört eşit parça aşağıdan yukarıya doğru sıralandığında alttaki iki parça duyuların değişken ve karanlık dünyasını, üstteki iki parça ise düşünülür olanın aydınlık dünyasını oluşturur. En üst kesin bilgiyi (episteme) sağlayan ideaların alanıdır. Onun altı sayıların ve geometrik şekillerin alanıdır. İdealar saf akılla (nous) bilinebilirken sayılar ve geometrik şekiller zihinle (dianoia) kavranırlar. Platon ilkine dialektik derken ikincisi matematik ve geometriye karşılık gelir ki bu bize kesin bilgiye verir. Platon, sanı nesnelerine karşılık gelen aşağı ve karanlık tarafını da yine ikiye ayırır. Altta imgeler, gölgeler yansımalar tahmin (eikasia) düzeyindedir. Bunun üstünde ise doğa ve sanat alanı yer alırki buna ilişkin bilgi inanç (pistis) düzeyindedir. Tahmin (eikasia) ve inanç (pistis) gerçek bilgi (episteme) değildirler, sadece sanı (doxa) düzeyinde kalırlar (Devlet, 509d-511e).

 

Episteme’nin tarihsel gelişimi üstüne açılan bu parantezden sonra yapılan tüm çözümlemeler bu çıkarım üstüne olduğu için bu Platon her çağ için önemli olmuştur ve olacaktır da. Konumuza dönecek olursak görünenin betimlenmesi bir geriye ket vurma işlemidir. Seçmenin geçmiş deneyimleri, gündelik yapıp-etmeleri, gelecek tasarımı karar verme sürecinde önemli rol oynamaktadır. Bahsedilen ‘siyasal iklim’ tamda buna karşılık gelmektedir. ‘Görünenin’ onaylanması bir kabuller zincirlemesi oluşturması ve sosyal çevre tarafından onaylanması seçmeni hem mutlu hemde kendince ‘doğru tercih’ yapmasına sevk etmektedir. Liderin bunu görüp buna göre eylemesi onu sadece zafere taşımakla kalmıyor seçmenin ideasının devlette karşılık bulmasını da sağlıyor. Lider siyasal iletişimi bir araç olarak görmeye başladığında ise bu onun çöküşünü sağlamakla kalmıyor idea’nin zihinlerde sönmesine de neden oluyor. Sosyolojik bir kavram olan ‘anomi durumu’ en çok bu dönemlerde görülüyor. Siyasal olarak epistemeden yoksun olan seçmen kendisini gerçekleştirecek araçlardan yoksun olarak geri çekiliyor.

 

Kemal ÇİFÇİ
Reklam ve Marka Danışmanı
Öveçler-Ankara
11 Mayıs 2018