Türkiye’de Siyasal Reklamcılık Uygulamaları

 
22 TEMMUZ 2007 GENEL SEÇİMLERİNDE ULUSAL BASINDA SİYASAL REKLÂM ANALİZİ
 
Reklâmcılık, ortaya çıktığı tarihten bu yana iletişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak çok hızlı bir gelişme göstermiştir. İnsanların tutum ve davranışları üzerindeki etkilerinin farkına varılmasıyla birlikte reklâmlar, birçok alanda olduğu gibi siyaset için de vazgeçilmez bir hale gelmiştir. İlk olarak 1950’lilerin başında ABD’de başlayan siyasal reklâmcılık uygulamaları,  hızla tüm dünyaya yayılmıştır.
Türkiye’de ilk kez 1977 seçimlerinde kullanılan siyasal reklâmlar, 1983 yılında gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla legal bir hale gelmiştir. Bu tarihten itibaren siyasal reklâm uygulamaları hızla artmış ve siyasal reklâmcılık Türkiye’de de profesyonel ekiplerce gerçekleştirilen bir sektör haline dönüşmüştür. Seçmenlerin kararını kendi lehlerine şekillendirmeyi amaçlayan siyasal partiler ve adaylar için, seçim kampanyalarının en önemli enstrümanı haline gelmiştir.
Bu çalışmada, Türkiye’deki 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde siyasal partilerin ulusal basında yayımlanan siyasal reklâmları üzerine odaklanılmıştır. Bu amaçla öncelikle siyasal reklâmcılık ile ilgili değişik görüşlere yer verilmiş ve siyasal reklâmcılığın propagandadan farklılıkları ortaya konulmuştur. Çalışmanın analiz kısmı nicel ve nitel olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Nicel kısımda araştırmaya dâhil edilen AKP, CHP ve MHP’nin siyasal reklâmlarının ulusal basını temsilen seçilen Cumhuriyet, Hürriyet ve Zaman gazetelerinde sayı adedi ve kapladığı alan olarak ne kadar yer tuttuğu araştırılmıştır. Nitel kısımda ise, siyasal reklâmlar içeriklerine göre olumlu ve olumsuz reklâm olmak üzere ikili bir sınıflandırmaya tabi tutulmuş ve analiz edilmiştir.
 
2) Siyasal Reklâmcılık
Reklâmcılık özü itibariyle insanları bir ürünü satın almaya ikna etmeye yönelik bir süreçtir. Siyaset de “toplumdaki çeşitli grupların siyasal iktidarı elde etmek ve onu kullanmak suretiyle kendi görüşlerini ve çıkarlarını gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır” (Kapani, 2002: 17). Toplumdaki bu gruplar amaçlarını gerçekleştirmek için seçmenleri ikna etmek ve oy verme davranışlarını kendi lehlerine şekillendirmek isterler. Bu amaç siyasal reklâmları, parti kampanyalarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir.
Siyasal reklâmcılık konusunda çok farklı tanımlar mevcuttur.  Uztuğ’a göre siyasal reklâmcılık; “aday ya da parti tarafından medyadan yer veya zaman satın alınarak, seçmenlerin tutum ve davranışlarını söz konusu aday ya da parti lehine oluşturmak amacıyla geliştirilen mesajların hazırlanması ve yayınlanması ile ilgili bir siyasal kampanya iletişim faaliyeti”dir (Uztuğ, 1999: 122).  Lynda Le Kaid ise, siyasal reklâmcılığı, “bir siyasal partinin veya adayın kitle iletişim kanallarında zaman ve yer satın alarak seçmenlerin siyasal inançlarını, tutumlarını veya davranışlarını etkilemek bakımından, siyasal mesajlar vermek için kullanılması süreci olarak” tanımlar (Aktaran Tokgöz, 1991: 257). Bu süreçte profesyonel iletişim uzmanlarının katkısına dikkat çeken Aysel Aziz ise siyasal reklâmı, “partilerin seçim zamanlarında oy oranlarını arttırmayı amaçlayan çarpıcı mesajların, profesyonel reklâmcılar tarafından görsel, işitsel ve yazılı olarak medya için hazırlanması” olarak tanımlamaktadır (Aziz, 2007:120).
Siyasal reklâmcılık, siyasal iletişimin bir aracı olarak iletişim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte ortaya çıkmıştır. Aday-medya-seçmen üçlüsü arasında bilgi alışverişini sağlayan siyasal reklâmcılık faaliyetleri, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde görülmüştür. İlk siyasal reklâm, 1952 ABD başkanlık seçimlerinde başkan adayı Dwight D. Eisenhower’in televizyonda siyasal amaçlı 60 saniyelik paralı reklâm spotları kullanmasıyla başlamıştır (Tokgöz, 1991: 256). Siyasal reklâmcılığın Avrupa’da öncüsü ise Fransa olmuştur. Avrupa’da ilk kez Fransa’da 1953 yılındaki yerel seçimlerde uygulanan siyasal reklâmcılık, 1956 yılındaki genel seçimlerde tüm ülkeye yayılmış, hemen ardından da 1959’da İngiltere’de uygulanmıştır (Aktaran Çankaya, 1994: 100).
Siyasal reklâmcılık faaliyetleri partilerin ve adayların vaatlerini seçmenlere ulaştırmalarının en doğrudan yollarından biridir. Aynı zamanda medyanın çeşitli parti ve adayların lehine yayın yaptığı durumlarda, partiler ve adaylar parayla satın aldıkları yer ve zamanlarla kendilerini seçmen karşısında daha doğru konumlandırma imkânı bulabilmektedir. Çünkü denetim doğrudan doğruya reklâmı veren o partinin veya adayın elindedir.
Siyasal reklâmın temel öğelerini kaynak, mesaj ve hedef kitle oluşturmaktadır. Kaynak, kampanyanın odaklandığı siyasal parti veya adaydır. Verilen mesajın kontrol ve denetimi söz konusu siyasal parti veya adaya aittir. Siyasal reklâmın bir diğer öğesi mesajdır. Siyasal reklâmlarda verilen mesajlarda aday veya parti hakkında bilgi verilmekte; partinin politikalarına, programına ve vaatlerine yer verilmekte; rakip aday veya partilerle ilgili olumsuz özellikler ön plana çıkarılmakta, kısacası aday veya parti lehine seçmenler ikna edilmeye çalışılmaktadır. Siyasal reklamlarda verilen mesajlar çoğu zaman fotoğraf, karikatür, illüstrasyon vb. görsel öğelerle desteklenmektedir. Siyasal reklâmların hedef kitlesi içerisinde ise birinci grubu partinin kemikleşmiş oyları oluşturmaktadır. Kampanya ile etkilemeye çalıştığı asıl kesim bu olmamakla birlikte,  partiler kampanyalarını kemikleşmiş oyların her durumda geleceğini düşünerek, bu kesimi göz ardı edecek şekilde düzenleyemezler. Bir diğer hedef kitle kararsızlardır. Partilerin kampanya ile ilgili temel amaçları, kararsız seçmenlere yönelmek olmalıdır. Bunların dışında da çeşitli toplumsal sınıflar hedef kitle içerisinde yer alabilmektedir.
Siyasal reklâmlar amaçları, içerikleri, özellikleri vb. kriterlere göre değişik sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Siyasal reklâmları içerikleri açısından genel olarak şu şekilde sınıflandırmak mümkündür: (Aktaran Uztuğ, 1999: 124)
- Adayın partililik bağını, partiye olan bağlılığını vurgulayan reklâmlar,
- Adayların sahip oldukları özellikleri işleyen, kişisel özelliklerini ya da devlet deneyimlerini, başarılarını öne çıkaran reklâmlar,
- İktidarın kendi icraatlarını öven, vurgulayan (olumlu reklâmlar) ya da muhalefet açısından iktidarın icraatlarını yeren, küçümseyen reklâmlar (olumsuz reklâmlar)
- Özel toplumsal katmanları ya da demografik grupları doğrudan hedef alan reklâmlar.
Siyasal reklâmlar birçok amaca hizmet etmektedirler. Siyasal reklâmların genel olarak amaçları şu şekilde açıklanabilir: “Oy sayısını arttırmak ya da desteklemek; siyasal aday ya da partinin farkındalığını arttırmak; siyasal aday ya da partinin kimliğini geliştirmek; tutumlara etki etmek; bilgilendirmek ya da eğitmek” (Uztuğ, 1998: 123). Adaylar “kendisinin veya partisinin görüşlerini duyurmak, seçimi kazanmasa dahi iyi bir oranda oy toplayarak gücünü kanıtlamak ya da öteki adaylarla pazarlık yapabilecek duruma gelmek, çoğunluğun oylarını toplayarak seçilmek” (Topuz, 1991: 179) amacını taşıyabilir. Bu durumda siyasal reklâm da hangi amacın daha önemli olduğuna göre şekillenecektir. Örneğin aday önemli ise adayı ön plana çıkaran bir reklâm ya da diğer adaylardan farklılığın belirtilmesi isteniyorsa negatif reklâm kullanılabilir.
Siyasal reklâmlarda siyasal partiye ve adaya uygun bir imaj oluşturmak amaçlanmaktadır. Bunun için bir kamuoyu yoklaması yapılarak, kamuoyunun önem verdiği unsurlar doğrultusunda siyasal reklâmlar şekillendirilmektedir (Dalkıran, 1995: 93). Gazetenin adayların imajlarının şekillenmesinde televizyona göre daha önemli bir rol oynadığını belirten Thomas E. Patterson’a göre, “İmaj, görüntülerden çok kelimelerle oluşur. Seçmenler, adayların politik geçmişleri konusunda kelimelere itibar etmektedir ve bu da gazetelerde vardır” (Aktaran Sağnak, 1996: 287).
Siyasal reklâmların seçmenleri seçime katılmaya ve reklâmı yapılan parti ya da aday lehine oy vermeye yönlendirmesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. “İlk görüşe göre, oy verme davranışında reklâmlar temel etken değildir. Ancak, kararsız seçmenler kararlarını verirken, siyasal reklâmlardan etkilenmektedir. İkinci değerlendirme ise, siyasal reklâma harcanan para ile katılım ve oy verme davranışı arasındaki ilişkiye yöneliktir. Birçok araştırmaya göre, siyasal reklâm harcanan para ile seçimi kazanma arasında doğrusal bir ilişki vardır. Fakat reklâmın her zaman yönelimi artırmadığı da saptanmıştır” (Erdil ve Pirtini, 1994: 77). Bu farklı görüşlere rağmen siyasal reklâmlar, siyasal kampanyaların en önemli unsurlarından biri olma özelliğini devam ettirmektedirler.
3) Siyasal Reklâmcılığın Propagandadan Farkı
Propaganda konusunda birbirinden farklı nitelikte pek çok tanım bulunmaktadır.  Lasswell, propagandayı, “anlamlı semboller ve sosyal iletişimin tüm biçimleriyle düşüncenin denetim altına alınması ve insan eylemini etkileme tekniği” (Aktaran Özkan, 2004: 191) olarak tanımlamaktadır. Bir başka tanıma göre propaganda, “propagandacının amaçlarının gerçekleştirilmesi niyetiyle, hedef kitlelerin algılarının şekillendirilmesi, bilgilerinin yönlendirilmesi ve davranışlarının yönetilmesi sonucunu doğuracak motivasyonlar oluşturacak şekilde girişilen, maksatlı ve sistematik çabalar” (Oktay, 2002: 91) anlamında kullanılmaktadır. En genel ifadesiyle propaganda, kitleleri belirli bir görüş doğrultusunda eyleme geçirmek amacıyla gerçekleştirilen sistemli faaliyetler bütünüdür.
Propagandanın insanı eyleme geçirme tekniği olması açısından, siyasal reklâmcılıkla ortak amaçları olduğunu görmek, insanı kolayca iki kavramın aynı anlama geldiği yanılgısına düşürebilmektedir. Hatta reklâmcılığın bir propaganda biçimi olduğunu ve siyasal reklâmcılık teriminin modern propaganda yöntemlerini ifade etmek için kullanılan bir terim olduğunu öne süren görüşler bulunmaktadır. “Lambert, reklâmcıların basının gelişmesi ve ticaretin genişlemesi sonucunda ilerlediğini, propagandacıların bugün özellikle başta siyaset olmak üzere kullandıkları yöntemlerin çoğunun ticari reklâmcılık alanından aktarıldığını söylemektedir” (Çankaya, 1994: 37). Propaganda ve reklâmın evrimlerinin birbirine paralel olduğunu belirten Domenach’e göre ise propaganda daha çok reklâmın buluşlarından ve başarılarından yararlanmış ve halkın hoşuna gideceğini umduğu biçemi kopya etmiştir (Domenach, 1995: 24).
Siyasal reklâmcılık ve propagandanın kullandığı yöntemler birbirine benzemesine karşın aralarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. “Propaganda da tek tek bireylerden çok grupların kendisi hedef alınmakta ve fikirlerini doğrudan değiştirmeye yönelik bir süreç izlenmektedir. Siyasal reklâmcılıkta ise daha çok bireye seslenilerek, çeşitli psikolojik, fizyolojik ve bilinçaltı faktörlerin etkisi ile kişinin ‘kendi fikriymişçesine bir zihni süreçten geçerek karar almasını, özellikle oy verme’ kararını almasını sağlamaya özen gösterilmektedir. Bir başka ifade ile propaganda dışsal bir dayatma, bir güdüleme faaliyetidir. Siyasal reklâmcılık ise daha çok içsel bir ikna metoduna dayanır” (Erdil ve Pirtini, 1994: 77).
Siyasal reklâmcılık ve propagandanın farkları üzerinde duran Seguela ise, propagandanın sürekli bir etkinlik olmasına karşın, siyasal reklâmcılığın belirli sürede başlayıp bitmesi gereken özelliğine dikkat çekmektedir. Seguela’ya göre, “siyasal reklâmcılığı, propagandanın sakıncalarından korumanın tek yolu da kampanya süresinden geçmektedir. Tek çözüm, kampanya sürelerinin bir ya da iki ayı geçmeyecek periyotlarla sınırlanmasıdır” (Aktaran Çankaya, 1994: 263).
Görüldüğü gibi, çoğu zaman birbiriyle karıştırılan siyasal reklâmcılık ve propaganda arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu ayırımlar arısında en belirleyici olanlardan biri de siyasal reklâmcılıktan farklı olarak propaganda da, belirli bir görüş veya düşünce doğrultusunda kişileri etkilemek amacıyla zaman zaman abartma ve çarpıtma yöntemlerine başvurulabilmesidir.
 
<<>>
 
 
4) Türkiye’de Siyasal Reklâmcılık Uygulamaları
Türkiye’de özellikle tek partili dönemde siyasal yaşamda renkli ve hareketli seçim kampanyalarından bahsetmek mümkün değildir. Ancak çok partili yaşama geçişle birlikte seçim kampanyalarının önem kazandığı görülmektedir (Aktaran Tokgöz, 1991: 258). Siyasal Partiler Kanunu’nda yapılan değişikle ilk kez 1950 seçimlerinde iktidar ve muhalefet partileri radyo aracılığıyla propaganda yapma imkânına kavuşmuşlardır (Aziz, 2007: 138). Bu seçimlerde “Yeter, Söz Milletindir” sloganıyla büyük dikkat çeken Demokrat Parti, uzun yıllardan beri devam eden Tek Parti dönemine son vererek siyasal iktidarı ele geçirmiştir. Ancak iktidara geldikten kısa bir süre sonra yasalarda değişiklik yapmak yoluyla kendisini iktidara taşıyan bu sihirli aracın “radyonun” kontrolünü tek taraflı olarak kendi lehine çevirmiştir.
1977 seçimlerinde Adalet Partisi için Cenajans tarafından hazırlanan seçim kampanyası Türkiye’de siyasal reklâmcılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu kampanya sırasında Cenajans, “AP’nin gazete ve dergi reklâmlarını hazırlamış, 20 bin ses kaseti ve 5 milyon el ilanı dağıtmış ve duvarları mor afişlerle donatmıştır. Ajansın yöneticileri ilk iş olarak en etkili rengin hangisi olacağı konusunda araştırmalar yapmışlar ve uzman kişilerin önerilerine uyarak moru seçmişlerdir. Bu seçimden sonra ajans birçok duvara düz mor renkte afişler astırmıştır. Bu boş afişler insanlarda büyük ilgi uyandırmış, birkaç gün sonra da afişler sokağın bir başındaki mor afişin üzerine A harfini, öteki başındaki afişin üzerine de P harfini yazarak birer AP afişi oluşturmuşlardır” (Topuz, 1991: 15–16).
Adalet Partisinin 5 Haziran 1977 seçimlerinde de facto olarak başlattığı siyasal reklâmcılık uygulaması,  7 Temmuz 1983 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi’nin Resmi Gazetede yayımlanan, “siyasal partiler program ve tüzüklerini tanıtmak ve faaliyetlerini açıklamak maksadıyla basına ilan verebilirler” kararıyla yasal bir zemine kavuşmuştur (Aktaran Tokgöz, 1991: 261). Bu tarihten itibaren de siyasal reklâmcılık uygulamalarında hızlı bir artış olmuş ve buna paralel olarak reklâm ajansları siyaset sahnesinde önemli roller oynayama başlamıştır.
1980’li yıllara dek siyasal kampanyalar, doğrudan veya dolaylı olarak siyasal aktörlerin kendileri tarafından yürütülürken,  80’li yılların ortalarından itibaren profesyoneller tarafından hazırlanmaya başlandı. Reklam ajansları, kamuoyu araştırma şirketleri, genel olarak bilinç endüstrisi siyasal ürünleri pazarlamak için afişleri, bayrakları, balonları, bildirileri vb. birer manipülasyon aracı haline dönüştürdüler ve etkili siyasal reklamlar hazırladılar (Bostancı, 1995: 82).
1983 seçimlerinde başarılı bir sonuç elde eden Anavatan Partisi’nin seçim kampanyasını yürüten Manajans’ın sahibi ve kurucusu Eli Acıman, reklâm ajanslarıyla siyasal partilerin ilişkisine dair şunları söylemektedir: “…siyasal partiler bir margarin üreticisinden biraz farklıdır. Farklar şuradan gelir, üreticiler bir ürün, bir hizmet satarlar, siyasal partiler ise bir inanç satarlar. Parti bu inancı nasıl satacağını düşünür ve bu konuda uzman olmadığı için acze düşer ve bu noktada reklâm ajansına ihtiyaç duyar”  (Topuz, 1991: 22).
Siyasal partilere 1983 yılından itibaren tanınan gazetelere siyasal reklâm verme hakkı, 1987 yılından itibaren radyo ve televizyon yayınları için de tanınmıştır. 1987 Genel Seçimlerinde ilk defa siyasal partilerin reklâm ajanslarına yaptırdıkları siyasal reklâm filmleri devlet radyo ve televizyonu olan TRT’de gösterilmeye başlanmıştır (Aziz, 2007: 145). 1990’lı yılların başından itibaren özel radyo ve televizyon kanallarının kurulmasıyla birlikte, belirli menfaat ilişkileri çerçevesinde siyasal partiler arasında eşitlik ilkesini bozacak nitelikte siyasal reklâmlar yayımlanmaya başlamıştır. Bunun üzerine de yasa koyucu tarafından özel radyo ve televizyon kanallarının siyasal reklâm yayımlarını sınırlandıran düzenlemeler getirilerek, bu uygulama denetim altına alınmıştır.
Türk siyasal yaşamındaki siyasal reklâmcılık uygulamalarına bakıldığında, oldukça dikkat çeken çarpıcı örneklere rastlanmaktadır. Bunlar arasında SHP’nin 1987 genel seçimlerinde gazetelerde tam sayfa olarak yayımlattığı “Beş yıl daha bir limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı?” reklâmı önemli yer tutmaktadır. Bir el ve limon sıkacağındaki bir limon fotoğrafıyla birlikte görsel olarak da desteklenen bu reklâm (Uztuğ, 1998: 182), SHP’nin seçim kampanyasında etkili bir rol oynamıştır.
1991 genel seçimlerinde ise ilk defa yurtdışından bir siyasal reklâm uzmanıyla çalışılmıştır. Bu seçimlerde ANAP’ın seçim kampanyasını Fransız siyasal reklâmcısı Jacques Seguela gerçekleştirmiştir (Topuz, 1991: 44). Ancak seçmenlerin oy verme davranışlarında topluma özgü kültürel etmenlerin etkili oynaması,  bu seçimlerde Fransız siyasal reklâmcısı ile çalışan ANAP’ın beklediği sonucu almasını engellemiştir.
Günümüze kadar gelen süre içerisinde 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, 27 Aralık 1995, 18 Nisan 1999 ve 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde,  28 Mart 2004 Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde siyasal partilerin seçim kampanyalarının hazırlanmasında ve yürütülmesinde reklâm ajanslarının önemli rol oynadığı görülmektedir (Aziz, 2007: 134). Benzer şekilde 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde de siyasal partiler, seçim kampanyalarını profesyonel reklâm ajanslarıyla birlikte yürütmüşler ve de geniş seçmen kitlelerine ulaşabilmek için siyasal reklâm yayınına büyük önem vermişlerdir.
5) 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinin Arkaplanı
22 Temmuz 2007 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlere 11. Cumhurbaşkanı’nın seçim süreciyle ilgili yaşanan gelişmelerin ışığı altında gidilmiştir. Cumhurbaşkanı seçim süreci oldukça sancılı bir ortamda gerçekleşmiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayını son güne kadar açıklamaması muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da 12 Nisan’da yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı seçim sürecinin kendilerini yakından ilgilendirdiğini ve seçilecek cumhurbaşkanının Cumhuriyet’in temel ilkelerine ve Atatürkçülüğe sözde değil özde bağlı olması gerektiğinin altını çizmiştir. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin öncülüğünde toplumun geniş kesimlerinin katılımıyla 14 Nisan’da Ankara Tandoğan’da, 29 Nisan’da İstanbul Çağlayan’da, 5 Mayıs’ta Manisa, Çanakkale ve Marmaris’te, 13 Mayıs’ta İzmir Gündoğdu’da ve 20 Mayıs’ta Samsun’da mitingler gerçekleştirilmiştir. Kamuoyu ve basında “Cumhuriyet Mitingleri” olarak adlandırılan bu gösterilerde, cumhurbaşkanlığı seçiminde laiklik unsurunun önemine vurgu yapılmıştır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söz konusu tepkilere karşın, adayının Abdullah Gül olduğunu açıklamasını takiben 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde gece saat 23.10’da laikliğin önemine vurgu yapan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin laikliğin teminatı olduğunu belirten bir açıklama yayımlanmıştır. Söz konusu açıklama, bazı siyasetçi, akademisyen ve gazeteciler tarafından e-muhtıra olarak değerlendirilmiştir. Buna karşın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda herhangi bir geri adım atılmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 27 Nisan 2007 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda ‘toplantı yeter sayısının 367 sayısına ulaşamadığı gerekçesiyle’ Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yapılan itiraz başvurusu, Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilerek 1 Mayıs 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunun iptal edilmesine karar verilmiştir. Bundan sonra gerçekleştirilen oturumlarda da toplantı yeter sayısına ulaşılamaması üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve mecliste çoğunluğu bulunan partisinin aldığı erken seçime gitme kararı Yüksek Seçim Kurulu tarafından da kabul edilerek Kasım ayında yapılması planlanan genel seçimler 22 Temmuz 2007 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri, inceleme konumuzu oluşturan siyasal reklamlar açısından değerlendirildiğinde Yüksek Seçim Kurulu’nun 04/ 05/ 2007 tarihli ve 224 nolu kararı önem taşımaktadır. Kurul, bu kararıyla seçim döneminde özel radyo ve televizyon kuruluşlarının siyasal parti ve adayların reklâmlarını yayımlayamayacağını belirtmiştir. (http://www.ysk.gov.tr) Bu yasak, bu seçimlerde gazete siyasal reklâmlarını siyasal partiler açısından son derece önemli bir hale getirmiştir.
Siyasal partiler 2007 genel seçimlerinde profesyonel reklâm ajanslarıyla çalışmışlardır. AKP Arter Ajans ile, CHP Alinur Velidedeoğlu’yla, MHP ise Kömen Ajans’la çalışmıştır. Siyasal kampanyaya en büyük payı 94 milyon YTL ile AKP ayırmıştır. İkinci büyük pay, 80 milyon YTL ile CHP’ye aittir. MHP ise seçim kampanyasında 22.9 milyon YTL kullanmıştır (http://www.halklailiskiler.com.tr). Siyasal partiler seçim kampanyalarında en büyük bütçeyi siyasal reklamlara ayırarak, seçmenlerin oy verme davranışları üzerinde etkili olmayı hedeflemişlerdir.
6) 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde Ulusal Basında Siyasal Reklam Analizi
Bu çalışmada 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleriyle ilgili ulusal basında yayımlanan siyasal parti reklâmları niceliksel ve niteliksel olarak analiz edilmiştir. 22 Temmuz Genel Seçimleri sonrası Türkiye Büyük Millet Meclis’ine (TBMM) giren Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin gazetelerde yayımlanan siyasal reklâmları incelemeye dâhil edilmiştir?. Ulusal basını temsilen gerek tiraj gerekse hedef kitle açısından ülke mozaiğini en iyi yansıttığı düşünülen Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazetesi seçilmiştir??.  Seçim kampanyalarını yoğun bir şekilde yürüttükleri 22 Haziran- 21 Temmuz 2007 tarihleri arasındaki bir aylık dönemde AKP, CHP ve MHP’nin söz konusu gazetelerde yayımlanan siyasal reklâmları niceliksel ve niteliksel olarak analiz edilmiştir.
İncelenen tarihler arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde CHP’ye ait 19, MHP’ye ait 5 siyasal reklâm yayımlanmıştır. Cumhuriyet Gazetesi’nde AKP ait siyasal reklâm yayımlanmamıştır. Hürriyet Gazetesi’nde ise AKP’ye ait 18, CHP’ye ait 17, MHP’ye ait 8 siyasal reklâm yayımlanmıştır. Zaman Gazetesi’nde  AKP’ye ait 24, CHP’ye ait 3, MHP’ye ait 5 siyasal reklâm yayımlanmıştır. İncelenen üç gazete içerisinde AKP’ye ait toplam 42, CHP’ye ait 39, MHP’ye ait 18 siyasal reklâm yayımlanmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi’nde CHP’nin siyasal reklâmlarının kapladığı toplam alan 9167 sütun/cm, MHP’nin ise 1653 sütun/cm’dir. AKP’nin ise yukarıda da belirtildiği gibi incelemeye dâhil edilen tarihler arasında bu gazetede siyasal reklâmının yayımlanmadığı görülmüştür. Hürriyet Gazetesi’nde AKP’nin siyasal reklâmlarının kapladığı toplam alan 7509 sütun/cm, CHP’nin 8614 sütun/cm, MHP’nin ise 3601 sütun/cm’dir. Zaman Gazetesi’nde AKP’nin siyasal reklâmlarının kapladığı toplam alan 8798 sütun/cm, CHP’nin 847 sütun/cm, MHP’nin ise 2124 sütun/cm’dir.
Çalışmanın nitel analiz kısmında, siyasal reklâmlar pozitif ve negatif siyasal reklâmlar olmak üzere ikili bir yapı ekseninde değerlendirilmiştir. Pozitif siyasal reklâmlar içerisine adayı ve partiyi öven reklâmlar girmektedir. Bunları ‘geçmiş politikaları öven reklâmlar’ ve ‘gelecekte yapılacakları açıklayan reklâmlar’ olarak ikiye ayırmak mümkündür. Negatif siyasal reklâmlar içerisine ise rakibe yönelik olan reklâmlar girmektedir. Bunları da ‘karşılaştırmalı reklâmlar’ ve ‘muhalif reklâmlar’ olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür (Özer, 1999: 95–96; Uztuğ 1998: 219-222). İncelemeye dâhil edilen gazetelerdeki tüm siyasal reklâmlar, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Gazetecilik Bölümü’nde doktora öğrenimini sürdürmekte olan iki ayrı kodlayıcı tarafından değerlendirilmiş ve siyasal reklâmların içeriğiyle ilgili sınıflandırmalar ortak bir çerçevede uzlaşı ile gerçekleştirilmiştir.
 
<<>>
 
 
Siyasal reklâmları, “pozitif reklâm / negatif reklâm” sınıflandırmasına göre analizine geçmeden önce,  reklâmlarda öne çıkarılan temaları ve reklâmların yöneldikleri toplumsal sınıfları ortaya koymanın analiz açısından faydalı olacağı düşünülmektedir.
AKP’nin siyasal reklâmlarında istikrar, ekonomi, dış politika, sağlık, eğitim, terör, toplu konut yapımı gibi temalar ön plana çıkarılmış ve bu konulara ilişkin sloganlara yer verilmiştir: “Güven ve istikrar içinde durmak yok, yola devam”, Türkiye’nin Yolunu Açtık, Yol Medeniyettir”, “Türkiye’yi dünya ligine taşıdık”,  “Sağlıkta yeniçağ açtık”, “Eğitimde sınıf atladık, “Toplu Konut seferberliğini başlattık”. Reklamlarda hedef kitle olarak da kadınlar, gençler, özürlüler gibi toplumun değişik kesimleri temel alınmıştır: “Önce insan, önce kadınlarımız”, “Gençliğin umudu olduk”, Özürlülerimiz için engelsiz Türkiye”.
CHP’nin siyasal reklâmlarında ise laiklik, cumhuriyet, yolsuzluklar, terör,  sağlık, eğitim, işsizlik gibi temaların ön plana çıktığı görülmektedir. “Kurulduğu günden bugüne, tam 84 yıldır Cumhuriyetin temel değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine, laik ve demokratik rejime sahip çıkan tek bir parti var: CHP”, “Vurgunların yolsuzlukların hesabı sorulacak”, “Temiz siyaset kazanacak”,  “Terörün üstüne kararlılıkla gidilecek”, “Nüfus cüzdanı hastane kapılarını açacak”, “ÖSS kalkacak” sloganları bu temaları işlemektedir.  CHP’nin siyasal reklâmlarının yöneldiği toplumsal gruplara ve sınıflara bakıldığında ise; toplumun neredeyse her kesimine yönelik reklâmların olduğu göze çarpmaktadır. “Kadınlarımız kazanacak”, “Gençlerimiz kazanacak”, “İşsizlerimiz kazanacak”, “Emek Kazanacak”, “Çiftçimiz kazanacak”, “Ezilenler kazanacak” sloganları bu reklâmları nitelemektedir.
İncelenen siyasal partiler arasında hem sayı adedi hem de kapladığı alan bakımından en az siyasal reklâma sahip olan MHP ise, seçim kampanyasını milliyetçilik teması üzerine kurmuş, terör ve milli bütünlük gibi kavramları ön plana çıkarmıştır. “Terörün üzerine kararlılıkla gidilecek, barış ve huzur kazanacak”, “Huzur ve güven için karar ver, bir oy yeter / Tek başına MHP”, “Bu defa ülkemizin bütünlüğüne, milletimizin kardeşliğine oy vermelisin. Bu defa MHP’ye oy vermelisin. Ülken için MHP’yi tek başına iktidar yapmalısın” sloganları bu temal
 
 
 
Kaynak:http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/842/turkiyede_siyasal_reklamcilik_uygulamalari